Uğurlar
olsun Mahzuni
Kırk
beşlik plaklar, basit mi basit Dual pikapta dönüyor ve hoparlörden
yanık bir ses yükseliyor: ''Muhtar anamı kaçırdı / Duy babo duy
duy!''
Bir başka plak koyuyorsunuz: Aynı ses bu sefer "Yuh yuh!"
diyor. ''İnsana kıyanlara yuh!''
Plağı değiştiriyorsunuz: Bu kez kulaklarınızda ''İşte gidiyorum
çeşmi siyahım!'' ın güzel ezgisi tınlıyor.
Hadi bir daha diyorsunuz: ''Berçenek'ten yayan geldim / Aman
doktor bak bebeğe'' diye başlayan türkü şöyle bitiyor: ''Bebektir
ama insandır / Acı doktor bak bebeğe'' Ve siz bu sesteki, şiirdeki,
söyleşi tarzındaki derin acıyla sarsılıyorsunuz. Anadolu insanlarının
yüzyıllar boyu süren acısı, umutsuzluğu, isyanı bu genç ve yetenekli
ozanın dilinde, telinde yepyeni bir vuruculuk kazanıyor.
Ve Aşık Mahzuni adı bir daha çıkmamak üzere belleklere kazınıyor.
***
Türkiye'de
her gelenek gibi aşık geleneği de zamana, radyo ve tele vizyonun
karşı konulmaz gücüne direnemiyor. Gençler yine aşık olma derdinde
ama Mahzuni gibi değil! Onlar mankenlere aşıklar. Yüzlerce
yıl sürmüş olan bir büyük gelenek yok oluyor, bir nehir kuruyor!
Aşık müziğindeki müthiş içtenliğin yerini vıcık vıcık arabesk alıyor.
İnsanlar bazen yanlış değerlendiriyor ve arabeski blues'la, rebetika'yla,
fado'yla kıyaslamaya kalkıyorlar. Bence fena halde yanılıyorlar
çünkü aşık aşık müziği geleneği, yukarda saydıklarımız gibi dünya
ölçeğinde bir içtenlik ve yanıklık taşır.
Eğer
Türkiye kültür alanında bu kadar büyük çarpılmalara uğramasaydı,
Unkapanı plakçılar çarşısında talih arayan gençler Mahzuni'ler,
Veysel'ler, Nesimi'ler, Reyhani'ler gibi söylemeye çalışırlardı.
Şimdiki gibi ''fantaaaazi müzik'' peşinde koşmazlardı. Ama ne yazık
ki son yıllarda Türkiye'nin başına musallat olan ve beğenileri etkileyen
çarklar, Mahzuni'leri yok etmeye çalıştı.
Hiç
umutlanmayın: Artık yeni Mahzuniler çıkmaz. O artık Hacı Bektaş
Hünkar'ının yanında uyuyacak ve yeri hiçbir biçimde doldurulamayacak.
Mahzuni türküleriyle, dostluğuyla, efendiliğiyle benim gönlümde
her zaman özel yeri olan bir insandı. NTV'de program yaptığım yıllarda
bir söyleşi için davet etmiştim. Geleneğin bittiğinden yakınıyordu
acı acı.
***
Burası
bir değer bilmeme ülkesidir. Osmanlılar binlerce yıllık paha biçilmez
anıtların değerini bilmedikleri için; onları Batılılara neredeyse
hediye ettiler. Kazı izni alan yabancılara ''Altın çıkarsa bize
verin; onun dışında taş toprak sizindir'' dediler. Dünyanın
en büyük hazineleri İngiltere'ye ve Almanya'ya kaçtı.
Aradan
geçen uzun yıllar bize bu eserlerin değerini öğretti. Şimdi anıtlarımızı
korumaya çalışıyoruz. Ama yine bilmediğimiz bir şey var: En önemli
anıtlardan birisi de insandır; insanın kültürüdür. Mahzuni'nin
ölümüyle, bin yıllık bir gelenek yokoldu. Ve Mahzuni değil,
Türkiye kaybetti. Uzun soluklu ozanların yerini,uzun bacaklı mankenlerle
doldurmaya çalışan Türkiye bakalım nereye varacak?
Zülfü Livanli
|